Belki başlık size iddialı gelecek ama okudukça pek de iddialı olmadığını anlayacaksınız. İran’dan Avrupa’ya uzanan bir yolculukta, Rodin’in Düşünen Adam heykeline karşılık Doğu’nun oryantalist motifleriyle İşsiz Adam heykeli, çok düşündürücü ve şaşırtıcı.
Yakın zamanda tesadüfler arka arkaya geliyor ve işaretlerin peşinden gidince yeni öykülerle karşılaşıyoruz. Cihangir Susam Sokak’ta atölyesi bulunan İranlı Ali Kermani, İran ve Avrupa’da çok ünlü fakat bizim pek bilmediğimiz babası heykeltıraş Ali Ghahari Kermani ( 1926-1999 )’nin yaşam öyküsünü heyecanla anlatırken, bu yazının yetersiz kalacağını ve bu sanat şahsiyeti için bir biyografik kitap yazılması gerektiğini belirtmeliyim.
İran’dan Almanya’ya göçüp sanatını Avrupa’da icra etmiş Ali Ghahari Kermani, “Artık Batı’da misyonumu tamamladım” diyerek çok hızlı bir karar alıp, 1979’da iktidara gelen ve çoğu sanatçının İran’ı terk etmelerine neden olan Humeyni döneminde ülkesine geri dönmüş. İslam Devrimi sonrası Humeyni ile görüşmeler yapmış, İran’da heykel yapmak yasaklanmışken bu yasağın kaldırılması için girişimlerde bulunarak Humeyni’yi ikna etmeyi başarmış bir sanatçı. Hatta İran’da ilk kez İran Heykeltıraşlar Sendikası’nın kurulmasını sağlamış. Sendikayı kurduktan sonra da, yanlış anlaşılmamak adına beş yıl boyunca heykel siparişi almamış ve öğrencilerine heykel yapmayı öğretmeye devam etmiş.
Anti-militarist ve özgürlükçü bir bakış açısına sahip olan sanatçının hayatı boyunca devletten heykel siparişi almadığını da önemle belirtelim. Genellikle heykellerini kendi inisiyatifiyle yaptıktan sonra eserlerine talip olunması da, onun ne kadar şahsiyet sahibi bir sanatçı olduğunu ortaya koymaktadır. Ali Ghahari Kermani’nin pek çok eseri, şu anda İran’daki birçok meydanda bulunmakla birlikte bazı heykelleri ise belediye veya devlet depolarında özel koşullarda hiçbir zarar görmeden saklanmaktadır.
Sasani döneminden kalan, fakat artık 20. yüzyılda pek kullanılmayan Kayıp Mum Tekniği ile heykeller yapmaya başlayan Kermani, günlük 16 saatlik yoğun çalışmaları sonucu İran’da üç heykel üretim ocağını (tabiri caizse dinamitle değilse de alın teriyle) patlatmış ve kullanılmaz hale getirmiş. Birçok sanatçı ve siyasi liderle yolları kesişmiş olan bu enteresan kişiliğin sanatsal yaşam yolculuğu, bugün sanırım bir senarist için sinema filmi değerinde.
İşsiz Adam Heykeli;
Auguste Rodin’in Düşünen Adam heykeli, dünyanın en ünlü heykellerinden biridir ve genellikle felsefi düşünceyi anlatan bir simge olarak kullanılmaktadır. Buradan öykünerek Ali Ghahari Kermani; Doğu’nun oryantalist motifleriyle, pek düşünmeye fırsatı olmayan, yüz hatlarına baktığınızda biraz da kızgın duran bir Doğu portresi şeklindeki heykeliyle oldukça ilgi çekici bir iş ortaya koymuştur.
Kayıp Mum Tekniği;
Sasani döneminde çok yaygın kullanılan, fakat bu yüzyılda pek de kullanılmayan bu heykel yapım tekniğini yeniden diriltmeye dert edinen sanatçının misyonunu şu an oğlu, kendi atölyesinde öğrencilerine eğitimler vererek devam ettiriyor.
Goethe’nin beğendiği şiir ve Almanya’nın heykel siparişi;
Hafız Şirazi’nin divanından çok etkilenen Goethe, Doğu Batı Divanı kitabında sıkça bahsedilen satırlardan dolayı İran’daki Alman Kültür Merkezi bir heykel sipariş veriyor fakat bu proje gerçekleşemiyor. 7,5 metre boyunda bronz bir heykel, bu iki yazarın sanatsal ilişkilerine yönelik bir içerikle prototip halinde mevcudiyetini korumakta. Gelecek günlere bir dilek olsun; belki de Alman kültür kuruluşları, Goethe Enstitüsü ve Orient-Institut İstanbul, heykeltıraş oğlu Ali Kermani ile işbirliği yaparak bazı etkinlikler düzenler ve bu yarım kalmış projeyi tamamlamak için adım atarlar.

Oğlu mimar ve heykeltıraş Ali Ghahari Kermani ile sohbetimizin sonunda, arkamızdaki duvarda duran büyük usta Ghahari’nin Savaşın Kısır Döngüsü adlı eserine takılıp kalıyorum. Mezopotamya motifleriyle, doğanın içindeki her varlığın savaşını konu ediyor. Bir boğa ile bir aslan arasındaki mücadeleyi, İran mitolojisine yapılan göndermelerle gözlerimi alamayarak izliyorum. İran mitolojisinde boğa, geceyi ve kış mevsimini temsil ederken; aslan, güneşi ve yaz mevsimini temsil ediyor ve geçmişten günümüze bağlayarak savaşların kısır döngüsünü bizlere hatırlatıyor.
Ali Ghahari Kermani yaşam öyküsü;
Ali Ghahari Kermani, 21 Ağustos 1926’da İran’ın Kerman şehrinde (İran’ın Kerman eyaletinin başkenti) doğdu. Ghahariler her zaman halı dokumacılarıydı ve şekilleri, desenleri, renk kompozisyonlarını ve tekniklerini geliştirmelerinin yanı sıra gerçek İran halıları üretmeleriyle önemli bir meziyet elde etmişlerdi. Çok küçük yaşlarda ailesinin halı dokuma atölyesinde dikkat çekici tasarımlar ve renk kompozisyonları yeteneğiyle ilgili haberler hızla yayıldı. Böylece Kerman şehrinin ticari sanat okulunun müdürü Usta Sanati, genç yeteneğinin tanıtılması için ona aktif destek verdi. Kendisi de ünlü bir İranlı sanatçı olan ve kendi stüdyosuna sahip olan Sanati, genç Ali’yi yanına davet etti ve sanatsal eğitimini üstlendi.
Ali, küçük yaştan itibaren resim sanatında öyle bir ustalık sergilemiştir ki, Ustası Sanati, “Ali benimle birlikte çalıştığında ve atölyemde resim yaptığında artık ustanın o mu yoksa ben mi olduğuna karar veremiyorum,” derdi.
Tahran’da, dünyaca ünlü İranlı sanatçı Kamal-ol-molk‘un başkanlığını yaptığı ünlü İran Sanat Akademisi‘ne katıldı. Üç yıl boyunca yorulmadan ve coşkuyla İran Akademisi’ne devam etti. Eserleri dünyanın tüm büyük müzelerinde asılı olan Kamal-ol-molk onu himayesine aldı. Ali, resim ve heykelde o kadar başarılıydı ki, sanat akademisindeki diğer öğrencilere çizim ve heykel konusunda ders veriyordu.
Aynı zamanda eski hocası Usta Sanati ile birlikte iki müze kurdu. Dört yıl süren yorulmak bilmez çalışmanın ardından müzeler resmi ve törensel olarak açıldı. O zamandan beri bu müzeler, İran halkı ve yabancı ziyaretçiler tarafından onay ve saygıyla karşılandı. Bu müzelerden elde edilen gelir, İran’ın “Kızıl Aslan” ve “Kızıl Güneş” (Kızıl Haç’ın eşdeğeri) kuruluşlarına bağışlandı. Gerçek bir mistik olan ve mütevazı, huzurlu bir hayat süren Usta Ali Ghahari, müzelerin açılışında, “Sanatın tek gerçek ustası doğadır, çünkü onu en küçük kum tanesinde bile gizler ve yalnızca keskin bir anlayışa sahip olanlar onu gözlemleyip tanıyabilir,” dedi.
Savaşın Kısır Döngüsü
Ali Ghahari, 27 yaşındayken Sanat ve Kültür Bakanlığı tarafından “Güzel Sanatlar Akademisi”nde profesörlükle ödüllendirildi ve hayatının 18 yılını genç İranlı sanatçıları eğitmeye adadı. Bunlardan bazıları ünlü sanatçılar olup, uygulamalı sanatların varisleri olarak kabul ediliyorlardı. Yaratıcı gücün bu dalgalanan denizi olan Ali Ghahari, sanat sevgisi ve ona gerçek hizmet adına her zaman bedenini ve ruhunu feda etti.
Nispeten erken bir dönemde, İran’da büyük eserler yaratmanın mümkün olmadığını ve bronz döküm gibi geleneksel tekniklerin Avrupa’da da çok pahalı olduğunu keşfetti ve buna ikna oldu. Fransız sanatçı Profesör Lérno‘nun okulunda bir yıl geçirdi ve bronz döküm tekniğinin yanı sıra zarif döküm (seramik kabuğu) tekniğini de öğrendi. Daha sonra 7 metreye kadar yükseklikte heykellerin dökülebileceği büyük bir atölye donattı. Atölyesinin eritme fırınını kendisi inşa etti ve burada üç saat içinde 8 ton bronz ve döküm malzemesi eritilebiliyordu.
Sanatsal ruhu yalnızca heykelle sınırlı kalmayıp birçok disiplinde üretimler yapmıştır. Bu nedenle, hizmetlerini büyük İranlı sanatçılara, örneğin Profesör Ashtiani, Ostad (Usta) Behzad ve Ostad (Usta) Karimi’ye sunmuştur; bunlar, dünyaca ünlü resim ustalarıdır. İlkinden resim, sonuncusundan ise İran tarzında minyatür resim öğrendi. Dolayısıyla Usta Ali Ghahari yalnızca bir heykeltıraş değil, aynı zamanda resim, minyatür resim ve heykelde bir otoritedir. Ayrıca mozaik, seramik, bronz döküm ve parafin tekniklerinin yanı sıra mum tekniğini de kullanmaktadır.
Bir Cevap Bırakın