Oturduğum koltuğun
Karşısındaki masalarda
Biri en kıdemlimiz,
Diğeri benden eski olan
Arkadaşım çalışıyordu.
O benden birkaç yıl önce
Gelmişti buraya.
Benim odam henüz belli değildi.
Onlar çalışırken,
Ben de Bukowski’nin ilk romanı
Postane’ye başlamıştım.
Sadece iyi bir yazar olmak isterken
Girip çıkmadığı iş kalmayan Bukowski,
Hayatının düzenli bir işte
Çalıştığı on bir yılını anlattığı hikâyede,
Bir posta görevlisiydi
Şimdi de.
Sırtında posta çantasıyla
Aylak aylak dolanırken,
“Bu iş tam bana göre.”
Diye düşünüyordu
İlk günlerinde.
Benim yazmaktan
Feda ettiğim çabalarımdan
Edindiğim yeni işimin ilk günü de,
Ülkenin bir ucunda bıraktığım
Masamı özleyerek geçiyordu.
Yangın merdivenlerinde
İçtiğim sigaraların dışında,
Mekânın sahipleri ne yapıyorsa onu yapıyor;
Çıkış zamanını erkene çekebilmek için
Yardım edebileceğim
Bir şeyler aranıyordum.
Hemen bitmemesine çalışırken,
Birkaç bölüme
Yayabilmiştim kitabı ancak
Saat tam beşte çıktığımız
O pazartesi.
Bir yandan beraber ev ararken,
Arkadaşım
Evinde misafir ediyordu beni.
Sabahları,
Nisanda yağan kardan
Sertleşen buzları çatırdatarak
Siyah arabasını evin önünden alıyor;
On dakika sonra
Kampüsteki çizgilerinin
Arasına bırakıyorduk.
“Alıştınız mı?” diyordu,
Artık kim olduğumu bilen herkes;
“Şehrimiz uzaktır,
Soğuktur ama
Tam yaşanacak yerdir.”
Hayır,
Alışamamıştım.
Geceleri,
Uyanacağım sabahın anlamına
İkna olmamışlığım
Gözüme uyku
Sokmuyordu.
Kıvranarak başladım
Cuma gününe de.
Yolüstü
Belirlediklerimizden,
Hafta sonunda göreceğimiz
Evler vardı.
Karar vermemiş,
“Bir yerden başlamak gerekiyor işte.”
Diye şartlanmıştım sadece.
İlk adımı atmakta
O kadar
Gecikmeyecektim ama
Yangın merdivenlerinde
Olanlardan sonra.
Kahvemi ayağımın
Dibine bırakmıştım.
Yarım sigaradır uzayan külümü
İçine attım
Ve
Son sayfasını
Çevirdim kitabın.
İstifasından sonraki
Gecelerinden birinde
Kenarına takılıp düştüğü yataktan
Şöyle kalkıyordu
Bukowski,
“Sabah uyandığımda sabahtı
Ve hâlâ hayattaydım.
Belki bir roman yazarım,
Diye geçirdim içimden.
Sonra da
Yazdım.”
Gözlerimden yaş gelmişti.
Odaya döndüğümde,
Otoparkı gören
Pencerenin arkasında ilk defa durdum.
Bir daha tekrarlamaya
Ömrünüzün yetmeyeceği
Onca prosedürden sonra,
O arabalardan birini
Her günkü yerine çekebilecek
Az sayıda insandan
Biriydim
Sonunda.
Akşam,
“Emin misin Abi?”
Dedi arkadaşım
İnanmak istemeyerek;
Mutfakta yemek yiyorduk.
Dudaklarımı sildim,
Kalktım,
Ona minnetle sarıldım,
Ve
“Her şey için
Teşekkür ederim dostum.
Müsaade varsa,
Uçağıma yetişmem
Lazım.”
Dedim.
Sonra da
Yetiştim…
Resim: Habip Aydoğdu
_____
NOT
ELEŞTİREL KÜLTÜR (EK Dergi) sitesinin edebiyat editörü Erkan Karakiraz’ın seçtiği eserler, sitenin edebiyat bölümü Litera’da yayımlanıyor. Matbu ya da dijital herhangi bir ortamda yayımlanmamış öykü ve şiirlerinizi, literaoykusiir@gmail.com e-posta adresine gönderebilirsiniz.