Bağımsız Sinemada Bir Yol: Driveways

Driveways filmi (2019), Amerikan Bağımsız Sineması’nın minimalist bakış açısında, estetik paradigması muhteviyatında, bireysel, toplumsal, farklı toplulukların yabancılaşma dinamiklerini, ötekileştirme süreçlerini, sosyal bağlılıkların dönüşümünü ele alan bir drama filmi olarak, günümüz sinema söyleminde mütevazı ancak derinlikli bir epistemolojik katkı sağlamaktadır. Bu makale filmin tematik incelemesi, Amerikan Bağımsız Sineması geleneğindeki yeri, karakter incelemelerini içermektedir.

 

AMERİKAN BAĞIMSIZ SİNEMASI

Sinema ve cep romancılık sektörleri, ABD’de çalışmak dışında bir şey bilmeyen işçi sınıfının oyalanmasına yönelik kurgulandı. Teknoloji gelişmiş ev işlerini yapan makineleri satın alan çalışan sınıflar gün boyu çamaşır, ev temizliği, bulaşık gibi kalitesiz yüklerinden kurtuldukça zamanı dolduramamaktadır. Basit filmler, üç tense kullanılarak yazılan basit anlaşılabilir aşk ve “kariyer başarısı” anlatan romanlar özellikle ikinci dünya savaşından sonra hızla yayıldı.

“Zira bu filmlerde seyirciye nefes aldıracak herhangi bir boşluk veya duraksama olmadığı gibi mizansende öykünün geneli ve sonu ile ilgili olmayan herhangi bir nesne kullanımına da yer yoktur. Her şey kusursuz bir şekilde dizayn edilmiş, her detay ortak amaca hizmet etmesi amacıyla yerleştirilmiştir(DOĞAN & ALTINKAYA, 2025).” “Sinema sanatı, doğuşundan itibaren uzun bir süre boyunca analog teknolojilere dayalı olarak varlığını  sürdürmüştür. 19. yüzyılın sonlarında Lumière Kardeşler’in sinematografı ile başlayan bu süreçte, hareketli görüntüler  ışığa duyarlı kimyasal film şeritlerine kaydedilerek görsel anlatımın temelini oluşturmuştur. Bu dönemde sinema, bir  yandan teknolojik bir yenilik olarak ilgi çekerken, diğer yandan sanatın yeni bir biçimi olarak kendine özgü anlatım  dillerini geliştirmeye başlamıştır(ÖZTÜRK, 2025).”

“Bu eleştiriler, özellikle günümüz dijital platformları ve global sinema endüstrisinin işleyişi bağlamında güncelliğini korumaktadır. Bu durumu pekiştiren en önemli örnekler süper kahraman filmleri olarak ifade edilebilir. Superman, Spiderman, Batman, Hulk gibi seri yapımlarda yaratılan ideal güç imajları sıklıkla izleyicinin zihinsel anlamda derinden etkilenmesi ile sonuçlanır. Hatta bu türde filmler izleyiciye katarsis deneyimi yaşatarak geçici bir süre ideolojilerden arınma imkânı sağlar. İzleyiciler, kahramanın mücadeleleriyle kendi hayatlarının zorluklarını ilişkilendirir ve bu zorlukların üstesinden gelme umudunu içselleştirir (ÖZKANTAR, 2025).”

Hollywood’un kurulmasıyla birlikte (1950) alternatif olarak hemen hemen aynı yıllarda Amerikan Bağımsız sineması ilk örneklerini vermeye başladı. Kendi kamusal alanı hakkında doğru bilgiler vermeyi deneyen, gerçeğin doğuşuna ebelik yapan Amerikan Bağımsız sineması güvenilebilir bir havza niteliğindedir. Amerikan Bağımsız sineması; herkesi seri katil, suç makinesi, cinsi sapık özentisi, toplu katliamcı karakterler yaratarak ilgi, algı ve dikkatleri üstüne çekmeye çalışan, agresif yöntemler ve konular seçen Hollywood sineması ve platformların sinemasından farklıdır. “Bu filmlerde mekân olarak karanlık sokaklar, dumanlı barlar ve boğucu ofisler tercih edilir; bu mekânlar, karakterlerin ahlaki çelişkilerini ve ruhsal kaoslarını yansıtır. Kendine ait sinematografik yapısı, ışık ve gölgelendirme oyunları, olay örgüsü, özgün karakterlerin varlığı ile Film Noir bu dönemde Amerikan film endüstrisinin en güçlü filmlerinin üretilmesine olanak sağlamıştır (ÖZKANTAR, 2025).”

Zamanın ve mekânın günümüzden, yakın tarihten kopmadığı sokakların gerçek sokak, insanların gerçek insan, kullanılan gün ışığının bile gerçek ışık olduğu, düşük bütçeli dopamin salgılatmayan düşük bütçeli filmlerdir. Amerikan Bağımsız sinemasında, bir benzetme ile ifade edilecek olursa; helikopterden helikoptere atlarken havaya şarjör değiştiren ultra-kahraman asker değil, Kore’de, Vietnam’da özgürlüğü koruyoruz diye savaştırılan yoksul Amerikan askerlerinin ülkeye döndükten sonra başlarına gelenleri, askerlerin kendilerini sorgulamaları anlatılır. Bir benzetme yapılacak olursa; belirsizlik hissinin merakı körüklediği yapıtları yapabilecek teknik, entelektüel yetenekteki yönetmenlerin, yıllardır eskidiğini bildiğiniz klasik ayakkabının topuğuna çıkarılamayan çiviyi çakmasına benzetilebilir.

Egemen emperyal/yaygın baskılayıcı ideolojinin imalat, dağıtım, tanıtım kanallarında kendisine hizmet etmeyeni barındırmadığı ortamdan, ‘ötekinin’ varlığını yok etmeyip, demokrasi gereği katlanmak zorunda olduğu bir nüans olarak gördüğü şehir festivalleri ve sanatsal yatay örgütlenmelerin üzerine inşa olan modernist iletişimin biricik aracı olan bağımsız sinema; yabancılaşmayla baş etmenin bir aracı olan travmaları sanatsal formlarla idealize eden alegorik ve doğallıkçı bir anlatı arayışını terk etmeden varlığını sürdürmektedir. Yok olan, yok edilen onca mesleği düşündüğümüzde, hayatımızı kolaylaştıran “çalışan düşmanı”, teknoloji, otonom, mekatronik sektörlerinin; sosyal bilimleri, iletişimi ve bağımsız sinemayı henüz teslim alamadığı söylenebilir.

“Bağımsız- Hollywood filmleri olarak adlandırılan bu filmler,  temelde Hollywood sinemasıyla Godard etkisindeki Avrupa sanat sinemasının bir sentezi olarak tanımlanabilir. 1 Anlatımda sanat sınemasının seçkinci tavrı taşınmamaktadır; tiplemeler, seyircide özdeşleşme ile yabancılaşma arasında bir izlenim yaratmaktadır (CANTEK, 2000).” Avrupa’da özellikle Yeni Dalga sineması ve Amerikan Bağımsız sinemasının akraba olduğu ifade edilebilir. 1960lı yıllarla birlikte, kültürel ve sanatsal olarak iletişim, etkileşim başladı.

“Yeni Hollywood Sineması Amerika Birleşik Devletleri’nde toplumsal, siyasal, ekonomik ve kültürel gerilimlerin ve  dönüşümlerin yaşandığı bir iklimde ortaya çıkmıştır. Birçoklarınca başlangıcı 1967 yılına ve bitişi 1977 yılına  etiketlendirilen Yeni Hollywood Sineması bir takım eleştirmenlerce Amerikan sinemasının Rönesans’ı olarak  tanımlanmıştır. Yeni Hollywood sinemasının ortaya çıkışına Amerikan sinemasına egemen olan stüdyo sisteminin  çöküşü, Televizyonun yaygınlaşması, Fransız yeni dalga akımının ve Avrupa sanat sinemasının teknik ve estetik  özelliklerinin Amerikalı genç yönetmenler üzerindeki etkileri, yeni bir genç kuşağın temsil ettiği karşı kültürün  varlığı neden olmuştur (TOSUN, 2022).”

Egemen dünya görüşünün dışında kalanların büyük çoğunluğu; tanıtım, imalat, gösterim kanallarında yer almamasına rağmen, iktidarın sanatsal ara form yüz maskesini takıp rızayı, onayı her gün her dakika ürettiği filmlerden, farklı işlere imza atmaktadır. Jean-Luc Godard ve arkadaşlarının film eleştirmenliğinden sinema yönetmeni koltuğuna geçince yaptıkları yapıtlar hatırlanabilir. Godard’ın çektiği Çinli Kız filmi bir daha çekilebilir mi? Çinli Kız filmi bugün dağıtıma girse kaç kişi tarafından izlenir? Bütçeyi kurtarabilir mi? Çinli Kız filmi bugün çekilse, Avrupa ve Amerika’daki bağımsız eleştirmenlerce dikkate alınır mı? Bu sorular birer muamma olarak durmaktadır.

Her dönemin anlatısında;

  1. yaşanılan tarihin,
  2. dönemden beklentilerin,
  3. tarihsel ilerleyişin,
  4. yollara dair tahminlerde bulunmanın etkisi izlenebilir.

Sanat yapıtlarının genetik ihtivası sanatçı tarafından belirlenir. Sanatçıyı şekillendiren ve yapıt verebilir noktaya getiren noktanın öncesinde üst yapı ve alt yapının birbiriyle olan kaotik ilişkisinin varlığından söz edilebilir. Sanatçı yapıtlarını yaratacak gücü sorgulama gücünden, kuşkularından, travmalarından, tüm toplumun katmanlarını etkileyen inançlar ya da inançsızlıklardan alabilir. Her filmin farklı farklı onlarca yüzlerce yola açıldığı, yeni bir dil inşa edebildiği kadar, yeni bir dili denemeyip sağlam stabil olan üzerinden devam etmiş olabilir. “Hutcheon’ın konu edindiği kültürel veya ekonomik  getirilerin, uyarlayanları ödüllendirecek nicelikte olmadığı, hatta kuramsal açıdan dahi sanatçının işine  verilen değerin düşük olduğu söylenebilir. Riskli olduğu için de büyük özveri gerektirdikleri dahi iddia  edilebilir (YATARKALKMAZ, 2025).” Yapıtlar varlığını, meşhur olmayı kendine hedef koyan gecekondu kızı zihnine değil, nedenini bildiği, yaşadıklarına yanıt olacak bir karşı koyuşa borçludur. Öyküsü olmayan, karakterleri belirsiz, zamana ve gerçekliğe oturmayan kurgusallığını bir zemine düşünceye, öyküye dayamamış filmler varlığını egemen olana, rızaya, onaya dayandırmak zorundadır.

Driveways filmi (BOS vd., 2019), Amerikan Bağımsız sineması içinde yer alan 2019 yapımı bir drama filmidir. Yönetmeni Andrew Ahn, Kore-Amerikan melezi bir sanatçıdır. Filmin senaryosu, Hannah Bos, Paul Thureen tarafından yazılmış, seksen üç dakika süren bir filmdir. Başrollerde Hong Chau (Kathy rolünde, bekar bir anne), Lucas Jaye (oğul Cody) ve merhum Brian Dennehy (yaşlı komşu Del) yer alır. Film 7.Mayıs.2020 tarihinde video on demand (VOD) platformunda gösterildi. Rotten Tomatoes ölçümüne göre; “%83 (Driveways | Rotten Tomatoes, t.y.)” başarı elde ettiği belirtilmiştir.

Biçim ve içeriğin üzerine yazılabilmesi için filmin ele aldığı gerçeklik incelenmelidir. Filmin başlangıcında anne rolünde Kathy ve oğul Cody, eski bir Amerikan arabasında yeşillikler içindeki bir manzaradan geçerek, küçük bir kasabaya gitmektedir. İş konusunda sürekli sıkıntı çeken Kathy’ye kasabada yaşayan görüşmediği ablası April’den ev ve arazi miras kalmıştır. Kathy, Cody insan derisi renklerinin ve göz biçimlerinin ayrım ve ayrıcalıkla karşılandığı bir kasabaya giden iki Kore-Amerikan’dır. Kasaba sakinleri birkaç ay önce taşınan Meksikalılara alışamamışken, ölen April’in akrabalarına kuşku dolu gözlerle bakmaktadır. Tam konuya uygun olarak yerleştirilen beyaz derili, eski asker, Kore gazisi Del kadrajdadır. Yalnızlıktan geceleri tv karşısında uyuklayan Del, çekik gözlü düşmanlarını hatırlayınca heyecanını saklayamamıştır. Düşman olmazsa, çekik gözlüler, siyahiler, hispanik “düşmanlar” olmazsa, Amerika’nın ne anlamı vardır?

Kathy, ablası April’in evine girdiğinde şoke olur. Ormanın kıyısında kurulu bu sakin kadirşinas kasabada iki katlı, bahçeli, lüks denemese de eli yüzü düzgün bu evde yaşayan ablasının yalnızlık yüzünden yakalandığı istifçilik hastalığıyla yüzleşir. Cody ile yakındaki otele yerleşip ablasının yıllar önce annesine neden bakmak istemediğini idrak eder. Yaşlı anneye bakamayacak kadar hasta olan April, bu bakım işini Kathy’e tabiri caizse yıkmıştır. Kathy bu yüzden yıllarca ablasını aramamış, dolaylı olarak onu hastalığın, yalnızlığın, dayanaksızlığın pençesine itmiştir. Film boyunca kullanılan ışıklar, ev içi sahnelerinde yeterli değil. Yönetmen ve çekim ekibi bununla baş edebilmek yerine düşük ışıkla durumu idare etmiş görünüyor. Dış çekim sahnelerde ise gerçek hayattaki ışığını kullanılmıştır. Ölen abla April, bireysel, bencil, sistemin hem kurbanı hem katili olarak betimlenmektedir. İnsanlardan uzaklaştıkça, asosyalliğe düştükçe, biriktirdiği eşyalarına bağlanan onlarla avunup, yabancılaşmasına eşya biriktirerek çare arayan, toplumun içindeki tepkisiz, sessiz çoğunluktan bir karakterdir. April, film boyunca tek bir kare görülmese de oradadır.

Karakter Analizleri

Kore gazisi Del, eşi ölmüştür, tek kızı kasaba hayatını, oradaki ilişkileri sevmediğinden, ayrıca işi gereği olsa gerek, büyük şehre göç etmiştir. Del, günümüzde yaşı büyük olanların yaptığı gibi sürekli kızının sınıf atlamasından gurur duyduğunu belli etmektedir. Evinin, işinin, eşinin ne kadar mükemmel olduğundan dem vurmaktadır. Kızı kariyer yapacağım derken çocuk yapılacak yaşı kaçırdığından bir torun yapamamıştır. Kariyerli, para pul sahibi ama hayatta tek başına dal gibi salınan kızına üzülmektedir. Del, torun sevdası çekmektedir. Verandasında oturup, kızının ya da sürpriz bir torunun kapısını çalmasını bekleyen Del’in kapısını yıllar önce öldürdüğü Korelileri andıran çekik gözlü melez bir Kore-Amerikan oğlanın çalması paradoksu filme güzel yerleştirilmiştir. Ülkesi için elini kana bulayıp katil olan, savaş bitince yıllarca fabrikalarda işçi olarak çalışmış, hep itaat etmiş, sessizce, evinde tek başına üzüntü içinde yemeğini karıştıran Del’i görmek, filmi izleyenlere üzüntü vermektedir.

Del’in Cody ile kurduğu bağ, yalnızlıktan bunalmış, ölmek üzere olan bir ihtiyarın tekrar hayata tutunmasını, hayattan tekrar zevk almasını sağlamıştır. Geçiş görüntülerinde, Del’in Cody ile geçirdiği vakitlerde ön yargıları, iç hesaplaşmaları, sorgulamaları, yıkıma uğramış Del karakteri ortaya çıkmaktadır. İhtiyar çocukla vakit geçirdikçe yeni yan komşuları ile iletişime geçtikçe demansı azalmış, bedeni hareketsizlikten daha aktif bir hayata doğru evrilmiştir.

Cody (Lucas Jaye) Karakteri

Cody karakteri, yalnız ve güçlü anne Kathy ve Del arasında kesişim kümesini oluşturmaktadır. Cody üzerinden biraz ağdalı biraz fazla duygu yüklü olarak yetim ya da yalnız büyüyen erkek çocuğunun yaşadıkları anlatılmaktadır. Cody teyzesinin kasabasındaki Meksikalı kalabalık ailenin çocukları ve diğer komşuları beyaz Amerikalıların azman iki oğluyla iletişime girmektedir. Azman çocuklar, Cody ile arkadaşlık etmek istemekte bunu nasıl yapacağını tam bilememektedir. Çekik gözlü, zayıf, kırılgan ve duygusal bir ruha sahip rahat dövülebilir Cody buradaki iletişiminden ağzının payını almıştır. İletişimi tamamen kesmeden, mesafeyi koruyarak, diğer ailelerin çocuklarıyla daha teşne olmuştur. Cody yalnız uyuyacak yaşta olmasına rağmen annesinin yanında uyumaktadır. Yalnızlık korkusu, aidiyetsizlik riski Cody’yi rahatsız etmektedir. Gazi askerimiz Del ile Cody bu korkuyu paylaşmıştır. Tam bir aile olamasalar da birbirlerinde eksik olan dede-torun ilişkisinin eksikliği tamamlanmıştır.

Kathy (Hong Chau) Karakteri

Kathy karakteri, koruyucu yalnız başına, işsizlik risklerine rağmen savaşan anne figürü olarak ilk karelerde Del’e önce mesafeli, ön yargılıdır. İhtiyarın oğluyla ilişkisinin Cody’e iyi geldiğini, kendi üstündeki ek yükleri aldığını gördükçe bu ön yargılarını terk etmiştir. Bir yanda aşırı korumacı savaşçı anne rolündeki Kathy, gece olunca bardan hiç tanımadığı bir adamla çıkmayı göze alacak kadar gözü karadır. Bu paradoksun Kathy öznelinde çözümlemesinde, en büyük korkusu yalnızlık olan bir annenin başına ne geleceğini bilmeden bir anlık ilişkilere kalkışması, sorunlarından kaçma yöntemi denilebilir. Burada Beyaz, Kırmızı, Mavi üçlemesini çeken Kieslowski’den bir alıntı yapmamız afakidir; “Nerede yaşarlarsa yaşasınlar, insanların genelde yalnız olduklarını düşünüyorum… İnsanları en fazla rahatsız edip kendilerini en fazla kandırdıkları -çünkü kabul etmezler- şeyin yalnızlık olduğunu düşünüyorum. Bunun nedeni önemli meselelerini konuşacakları kimseleri olmaması. Her şey çok fazla yüzeyselleşti… En çok neden korkarsınız diye sorduğumda çoğunlukla ‘yalnızlıktan korkarım’ yanıtını alıyorum (KIESLOWSKI, 2000).”

SONUÇ

Driveways filmi (2019), Amerikan Bağımsız Sineması’nın minimalist bakış açısı, tema derinliğine ulaşma geleneğinden kopmadan, bireyin günümüz toplumuna sirayet eden kronik yalnızlık, ötekileştirme, sosyal bağların dönüşümüne/çözülmesine dair deneyimlerini incitici bir üslup kullanmadan ele alır. Film, abartıdan uzak senaryosu, başı sonu belli net karakter çizgileriyle bireyin mahremiyet çelişkileriyle yüzleşme süreçlerini sorgulamaktadır. Sessiz, introspektif üslubu izleyiciyi aile, komşuluk, otantik insan ilişkileri üzerine düşünmeye davet eder. Küreselleşme çağında bireyin kendine ve topluma yabancılaşmasını sosyolojik, estetik bir bakış açısından inceleyen Driveways, günümüz Bağımsız Amerikan sineması geleneğinden kopmadan, insani deneyimlerin karmaşıklığını yansıtan anlamlı bir katkı sunmaktadır. Bu bağlamda, film, bireysel ve toplumsal kimliklerin kesişim noktasında, sakin bir anlatıyla modern insanın çelişkilerini çözümlemeye yönelik bir estetik müdahale olarak değerlendirilebilir.

 

KAYNAKÇA

CANTEK, L. (2000). Bağımsız Holywood Sineması. Kültür ve İletişim, 3(2), 55-73.

DOĞAN, E., & ALTINKAYA, T. M. (2025). Jean Baudrillard’ın Simülasyon Evreninin Film Simülakrları: David Fincher Sinemasından Üç Örnek. GAZİANTEP UNIVERSITY JOURNAL OF SOCIAL SCIENCES, 1(24), 56-75.

Driveways | Rotten Tomatoes. (t.y.). Geliş tarihi 25 Eylül 2025, gönderen https://www.rottentomatoes.com/m/driveways

ÖZKANTAR, Ö., M. (2025). Amerikan Bağımsız Sinemasında Yeni Bir Soluk: Mumblecore Alt Türünü Filmlerle Anlamak. Lokum Sanat ve Tasarım Dergisi, 3(1), 30-51.

ÖZTÜRK, A. (2025). Geleneksel Anlatıdan Dijital Estetiğe: “Birdman” Filmi Üzerinden Bir Değerlendirme. İNİF E- Dergi, 10, 1-26. https://doi.org/10.47107/inifedergi.1511074

TOSUN, F., A. (2022). Amerikan Sinemasında Farklı Yönelimler: Yeni Hollywood Sineması ve Easy Rider Film Örneği. ODÜ Sosyal Bilimler Araştırmaları Dergisi, 13, 187-210.

YATARKALKMAZ, Ş. (2025). Edebiyattan Sinemaya Uyarlamalarda Yönetmeni Yorumbilimsel Açıdan Değerlendirmek İçin Üç Örnek. Söylem Filoloji Dergisi, 2(10), 1181-1193.

 

 

Bir Cevap Bırakın

E-posta adresiniz yayınlanmayacaktır.