annem, o bıçağ alma dedi eline. ya kendini öld
ürürsün ya da başkasını.
ben
annem
i öldürdüm. bıçakla da değil; anne
mle*.
yavaş bir blues şimdi. elmore james. late hour
s at midnight. gitarla çalmıyorum bu parçayı. ç
aldığım şey bıçak. mızıka gibi üflüyorum meret
i;
üfler gibi diyâr-ı zencli birinden uzanan kalın bi
r eti;
et’li biten sözcüğün uyağı mutlak et’li olur. buna
bir başka örnek;
balatta doğanın ölümü mutlak jilet’li olur.
ben de
birkaç jilet yuttuydum gençliğimde. kud
uruk
kurtlar gibi ulurken
diyâr-ı zencliğimde.
doğru
bir zamanlar, ben de; diyâr-ı zencli bir oğlan idi
m. her gün
günün
böğrünü delen, dişleri jiletli bir öğlen idi
m;
son dize çok gereksiz oldu. yok sayınız; lüt
fe
n. ama, doğru;
ben de, bir zamanlar
diyâr- ı zencli idim. kan ile
cildimin rengini
ayırd ede
mez idim. ve
gırtlağımdaki tırtıklı ses
daha karadır
renginden cildimin. ve
bu sâyede
söyliyebilirim
ümüğümdeki blues’u. ve
en büy
ük mutluluktur
sevdiğinle mutsuz olmak bile. bu dizeyi
sonra
açıklarım ayrıca. ayraca
gerek duymadan, başka şiire geçiyorum bura
dan;
john lee hooker’dan
louise
çalıyor şimdi. evet, doğru;
ben de,
diyâr-ı zencliydim bir zaman. missisippi
gibi bir yerdi
o zaman
serdâr-ı ekr
em. benim gibi oğlanlar
öğlenleri
güney’in ön
ünde vurulurdu saçlarından.
mmmmmmmmmmmmmmmmmmmmmmmttttttttttttttttttttttttttttttttmmmmmmmmmmmmmmmmmmmmmmmmmmmmmmmmöööööööööööööööööööööööömmmmmmmmmmmmmmmmmmmmmmmmmmmllllllllllllllllllllllllllllllllllllllllllllllllllllllllllllllllllllllllll
diye sesler duy
ulurdu yaraların
boyaçlarından. açlarında
n biri
galatanın
parmaklarımdan beslenirdi;
hemen
beriden
biri seslenirdi:
oğlanda
daha çok parmak var. sigara içen va
mp
bir kadına
tutulan çakmak kadar.
*hemen bir düzeltme: annemle de değil, baba
mla.
devâm:
ancak
kalan son parmağımdan
yeniden
doğardım;
ve sonra
benle beslenen
tipleri
imleç parmağımlan
jülyen jülyen doğra
rdım. ve sonra
hepsini
sıkıştırıp
birer steak tartar
yapıp
bir rar
dosyasına koyardım.
ve
en sonunda da
bir blues söylerdim
mezârdan tâze çıkmış bir ölünün
ses telleriyle söylerdim hemen: smoke
stack
lightnin’. bunu demeyen
zaten
diyâr-ı z
encli olamaz.
ten
kara
ve ten nemli
– bakın, burası önemli –
zâlım olan
ölenlerin en genci olamaz. ve ben
zaten
birkaç kişi ve o kişilerin en genci olarak boşu
na ölmedim. balat ve galata arası
dolmu
ş hatları gibi
boşuna
ölüme
gidip gelmedim.
önüme
hiçbir seçenek kon
madı.
bu hayata da
seçimle gidip
seçimle gelmedim.
birileri bana gel dedi
geldim.
öl dedi
öldüm.
bu ikisi arasında da
bir ara
diyâr-ı zencli oldum. ve bir sıra
mannis
h boy söyledim
bir sıra
hoochie coochie man.
zaten
söylemeseydim
diyâr-ı zencli olamazdı
m;
ölenlerin en genci ölemezdim. zaten
ne zâl
ım olmak istedim
ne de
mâzlum. yaşamak ist
edim sırf
0 km’den 100 km’ye
3 sâniyede çık
ar gibi
sonsuz sayıları
önsüz sayılardan çıkarı
r
ve bir treni
son ânda kaçırır
gibi yaşamak.
son birkaç dize
acayip
nâzım gibi oldu. bu du
rumdan kurtulmakçin
kesinlikle ne yapılmamal
ıdır ?
a) bu şıkkı yazarken hep; uykum geliyor. hiçbir
şık a) şık
kı olmamalı.
b) uyumak
unutmak’ın sıvı hâli.
c) mezârd
an yeni çıkmış birinin ses telleriyle söyledim: smokestack lightnin’ ; kurtlar gibi ulu
yup kendimi dinledim. roma’yı kurdum. ıstanbu
luyup kendimi imledim. sevdâyı kurdum. kendi
me yeni acılar buldum. kendime
yeni bir ıstan buldum.
duldum.
beni terkedince birileri, dul kaldım. ıstan duldu
m; dulda’yı kullanmak için ortam uygun ve kull
anıyorum: ıstan duldum ama ıstan dulda değil
dim. her yere lüferler yağıyordular ve tuzlu kar
anfiller ve tozlu sütlaçlar. açlar ve toklar topluc
a ıtrî dinliyordular ancak bach dileniyordular. k
ur’u daha iyiydi bach’ın. bakın
burası artık
ıstan kur. en iyi kur burda. ıstan ku
rda. dolar en iyi burda dolar ve avro en iyi burd
a avrat. cinsiyetçi oldu, biliyorum; ancak duru
m bu.
d) lipsecki hânım. oğlunuz; hâcı ârif bey’i bilm
iyor sanırım.
hiçbir ilâç, açları doyurmaz; lipsecki hânım. çü
nkü açlar
ilâç alacak para bulamıycaklar. ve aç
lar
bağlı ve bağımlıdır devletine. hiçbir zaman,
sokakları kana bulamıycaklar. çünkü dârbeyi d
e devrimi de, bizim yörede, devlet; yâni, toklar y
apar. ancak, açlar ve toklar, beraber tapar yapıl
ana. lipsecki hânım;
senin oğlan da, devrimci çıktı çünkü akşam öğününde pirzola ve pilâv v
ardı ve ılık lahana. ve tok mide ve kafayla bir h
esâp yapınca; bu iş böyle gitmez dedi ve müsâ
de isteyip sizden ve sofradan kalkıp
indi sokağ.
komşunun kızıla boyadığı masa ör
tüsünü de
yanına alıp sloganlara başladı. anc
ak hemen biber gazı ve hemen cop. çünkü, sen
in oğlan, sloganı doğru mâkâmdan atamadı. ç
ünkü, lipsecki hânım, bir türlü mûsikî bilgisini d
ağarcığna katamadı. bizim yörede, lipsecki hâ
nım, makam her şeydir. kimi slogan, hâcı ârif b
ey gibi atılır (içresine hâfif ıtrî katılır) kimisi de zeki müren. işte, sırf bunları bilmiyor diye, seni
n oğlan, gözaltında şimdi. lipsecki hânım, hata senin ancak. sırf bach ve mozart’la olmuyor bu işler. bunu, sen bilmeliydin ilk. yoksa, niye göç
e duraydın ki doğduğun illerden.
ah lipsecki hânım,
şimdi aldığmız bir bilgiye gö
re, işbu şiirin bu şıkkı burada bitmek zorunday
mış. bu da, oğlanın içerde kalması demek. e) ş
ıkkında düzeltmiye çalışırım bunu. ancak, söz de veremem; lipsecki hânım. siz, en iyisi, avuk
at yerine, iyi bir şâir tutun, e) şıkkını istediğiniz gibi yazdırıp
çıkartın oğlanı. ki; akşama yine yi
yebilsin pirzola, pilâv ve ılık lahananı.
e) sanırım; lipsecki hânım denkleştiremedi par
ayı ve iyi bir şâir tutamadı. demek ki, oğlan;
işbu şiirle denk, içerde kalacak. neyse… işbu
şıkka döneyim ben: bir aşk şiiri yazayım;
en büyük mutluluktur sevdiğinle mutsuz olma
k bile.
daha önce de yazmıştım; bu dizeyi, daha sonra açıklarım ya da kullanırım diye. işte, sırası geld
i: önce, metinde bir hava yaratayım sözle ilgili, sonra girerim ayrıntılara.
bence, ıstanbuldu; havaya yağan yağmurlar var
dı. kuş sandıydık. kuşlar havada ölür çünkü. an
lamamız birkaç hayat alabilir ve alabilirdi. biliy
orum; en sevdiğin duygu karaköyüydü. orda, ç
ünkü, bütün lüferler büyülüydü. yiyen, 2 dakkad
a ölürdü. ve cesedi, bedeninden 2 kat daha büy
ürdü. kasedi yeni çıkmış bir türkücü gibi 80’ler
de ölürdü hem de. ve her demde, hû çeken bir derviş denli her ân ölürdü bir de. bence, ıstanb
uldu; çünkü beni sürek ıstanbulurdu nereye git
sem, kimleri sevsem, nerelerde ölsem. hâlfeti diye bir koku sürsem, yine beni ıstanbulurdu. f
etih sûresi ‘nden bir âyet sarfetsem, yine beni ı
stanbulurdu. (ki, yanlış örnek oldu bu çünkü ıst
anbulurmak, fetihle ilgilidir) bundandır ki, kendi
mi; sende bûlûrladım. boz bulanık ağlardım zat
en epeydir çünkü bence ıstanbuldu; ve yine be
ni buldu seni sevmek.
alternatif son:
bence, ıstanbuldu; kayboldu en erimlerde bile, en emin yerlerimde bile s
eni sevmek sââdeti. eti gibi bir bülbülün, beni z
ombi güller yedi.
alternatif son 2:
bence ıstanbuldu; bunu, biri başka bir şiirde de buldu. ben yoktum, sen yok idin. yoktum’la yok idin arasındaki fârk kadar çoktu ve çoktun. kay
bo
ldun sen ve sen arasındaki o müzmin çizgi d
e;
çünkü sen sevdi ama sen sevmedin**.
**bu imgeyi bu şiirde hebâ etmesem mi acaba?
gerçi, başka şiirde de kullanabilirim çünkü s
enden ve seni sevmekten alacaklıyım. böyle
de arabeskim bu sıra. keşke, zombi güllerde
biteydi şiir ya da lipsecki hânım’ın oğlu girdi
ğinde içeri. çünkü, ziyân etmemek gerek kızı
l etli bülbülleri***.
***anlamıyanlar için: divân edebiyatında genç
devrimci demektir:
kızıl etli bülbül