Karnavalın Ortasındaki Adam Ünsal Oskay romanı ile Kelebeklerin Çığlığı filmi aynı yıl içinde geldi.
Narrator (Hikâye Anlatıcısı) diye bilinen roman yazarı, akademisyen, sinema yönetmeni Cengis T. Asiltürk, Sırlanmış Zamanın Gölgesinde, Ölüyaprak Vuruşu, Suret romanları ve TRT adına çektiği uzunlu kısalı birçok televizyon filminden sonra, Büyülü Gerçekler, Akordeon, Albatrosun Yolculuğu ve son olarak Kelebeklerin Çığlığı filmleriyle ulusal ve uluslararası düzeyde ödüllere layık bulunurken büyük bir saygınlık da kazandı. Bilimsel sinema kitapları (Sinemada Diyalektik Kurgu, Sinemada Şiirsel Anlatı, Sinemada Yaratıcı Yönetmen, kendine ait sinema kuramı kitabı Sinemada Kamera Rejisi) uluslararası birçok sinema okulunda ders kitabı olarak okutuluyor.
Asiltürk, bu sefer Karnavalın Ortasındaki Adam Ünsal Oskay adlı romanıyla okuyucularını, aydın onurunun cisimleşmiş hali olan Ünsal Oskay’ın yaşamında bir yolculuğa davet ediyor. Roman, İnkılap Kitabevi tarafından yayınlandı. Türkiye’de iletişim biliminin kurucusu ve toplumbilim çalışmalarıyla iz bırakan Oskay tanınmış, saygınlık kazanmış ve hafızalarda daima yaşatılan bir bilge olsa da, Karnavalın Ortasındaki Adam Ünsal Oskay romanı biyografik bir eser değil. Yazar “tüm bunlar benim hayatımın ta kendisi zaten galiba” dediği romancılığını, sinema yönetmenliğini, akademisyenliğini “hikâye anlatıcısı” şemsiyesi altında topluyor. “Bunların dışında bir hayatımın olduğu pek söylenemez. Ben hep çalıştım. Benim çalıştığım kadar, devasa mermer bir blokun karşısına geçip üflemeye başlasalardı, onca yılda o mermer blok çoktan toz halini almıştı” diyerek, bu romanı yazarken nasıl titiz çalıştığı bilgisini veriyor. Ünsal Oskay’ın bilinmeyen yönlerini de anlatıyor: “Ünsal Hoca’nın dersini anlatmak için ilk defa amfiye girdiğinde neler hissettiğine dair elimizde bilgi yoktu; ne ki, ben üniversiteden mezun olduktan dört ay sonra kendi üniversitemde ders vermeye başladım. Ders anlatmak için ilk kez amfiye girdim; öğrenciler arasında dört yıl birlikte ders aldığım arkadaşlarım var. Dersi alttan alıyorlar. “Ünsal Hoca ilk defa ders anlatırken neler hissetmişti” diye düşündüm; kendi başımdan geçenleri ilk ders gününde onun başından geçmiş gibi kurguladım. Bazen yaşamın örüntüsü ya da ilahi güç, iki insanı bilerek, isteyerek karşılaştırır. Ünsal Hoca ile serüvenlerimiz öylesine benzeşiyordu ki; bunların birçoğu şu hayatın iki insana ayrı ayrı oynadığı oyunlar. Bu konuyu derinleştirmek istemem. Karnaval aynı karnaval olsa da onun orta yerinde yolunu kaybeden insanlarız, değişik ya da benzer serüvenler yaşayabiliyoruz.”
Asiltürk büyülü gerçekçiliği şiirselliğe ulaştıran romanlarındaki ve filmlerindeki gibi bu yapıtta da “çağın son ermişi” diye andığı Ünsal Oskay’ı, hayatının tüm renkli sekanslarıyla başkahraman olarak derinliği ve insaniliğiyle okuyucuların karşısına çıkarıyor.
Başkahraman Urfa’da doğup Ankara ve İstanbul’da uzun yıllar yaşayan tanınmış öncü bir fikir insanı Oskay’ın akademik hayatına koşut ilerleyen entelektüel uğraşı, bugüne kalan en önemli mirasıdır. Bu açıdan, sahiciliği kadar ilginç bir roman kahramanıyla karşı karşıyayız. Bu romanda tüm bir hayatını bilme ve anlama arzusuyla yaşanış bilgenin sevinçlerine, ihtiraslarına, hayal kırıklıklarına tanık olacağız. Onun serüveni içine girdiğinizde büyük bir karnavalın tam ortasına düşmüş başkahraman Oskay’ın bir kurmacaya dönüşen hikâyesini zihnen ve kalben yaşayacaksınız. Ünsal Oskay, gerçek hayatında yazarın Büyülü Gerçekler filminde “Hikâye Anlatıcısı” rolünü canlandırmıştır. Karnavalın Ortasındaki Adam Ünsal Oskay romanında da; Albatrosun Yolculuğu, Kelebeklerin Çığlığı gibi benzerlerine hiç benzemeyen filmlerin yönetmeni Asiltürk’ün, yönetmen gözü ve sezgisiyle, Oskay’ın görkemli hayatını adeta sinematografik dille gözler önüne seriyor. Yazarın ve başkahramanın hayatları öylesine iç içe geçmiş ki; Asiltürk, “şimdi size Ünsal Oskay’ın ömrünün son dört beş yılında en yakın arkadaşı bendim desem, sanırım sevenlerine haksızlık etmiş olmam” diyor ve sözlerini şöyle sürdürüyor: “Gerçek bu; Ünsal Hoca’ya da söylemiştim zaten, günün birinde bu romanı yazacağımı. Ne büyük gaftı Allah’ım! Biliyorum, o anda kendi ölümünü düşünmüş, işaret parmaklarının kökleriyle gözlerini silerek ağlamıştı. İstanbul Beykent Üniversitesi’nde kapısının solunda bugün devasa bir fotoğrafı asılı odasındaydık o gün; dersler dışında kalan zamanlarda zaten gün boyu oradaydık, sigara ve çay içerdik. Konularımız Walter Benjamin, Adorno, Ahmet Hamdi Tanpınar, Hikâye Anlatıcısı Nikolay Leskov, Max Weber, o sırada Sinemada Yaratıcı Yönetmen kitabımın üzerinde çalıştığım için Bertolt Brecht’ti! Şunu söylemeye gerek yok aslında, ama mutlaka söylemeliyim, Ünsal Hoca iç dünyasına ulaştığımı düşündüğüm özel bir kişiliktir; tabi ki onun hikâyesi benim bir tane daha romanımın olmasından daha fazlasıdır: Ünsal Oskay, unutulmasının karşısına dikilmem gereken ermiş bir bilgindir. Onu romanımda yaşatmak isteme nedenim tüm bunlar ve çok daha fazlasıdır…”
Karnavalın Ortasındaki Adam Ünsal Oskay romanı ile Kelebeklerin Çığlığı filmi aynı yıl içinde geldi. Bu bir yazar-yönetmen için imrenilesi bir başarı; Asiltürk çeşitli televizyon programlarında her ne kadar “başarı nedir, bilmiyorum; insan ne yaparsa başarılı olmuş olur” dese de, evet, aynı yıl içinde son derece iddialı bir roman ve film ortaya çıkarmak, büyük bir takdirle karşılanmak bir başarıdır. Asiltürk “başarı” konusuna çok başka bir açıdan bakıyor. Bunu da sık tekrarladığı “her olaya, kamerayı bir de karşı açıya koyarak bakmalıyız, yoksa her şey eksik kalır” sözleriyle vurguluyor. “Eğer ben başarılı biri sayılıyorsam bu başarının bir tek nedeni vardır: Hayata tutunamama endişesiyle, hatta korkusuyla çalışmak, çalışmak ve her gün daha fazla çalışmak… Benim çalıştığım kadar, bir mermer kütlenin karşısına geçip üflenseydi, o mermer kütle toz olurdu. Çocukluğumu varlıklı bir aile yaşadım. Sonra babam akşamdan sabaha iflas etti ya da iflas ettirildi. Hani, tüm orta ölçekli işletmeler iflas edecek denmişti. Babamın elindeki servet bir anda yok oldu. Hani haramilerin ortaya çıkmaya başladığı dönemlerde, yani 1980’li yıllarda. Ailece büyük bir travma yaşadık. Hayata, sisteme, ülkeyi yönetenlere, ticarete, üretime, düzene güvenim sona erdi. Daha ilkokulu bitirdiğim yıl. Bu uzun bir hikâye, şimdi yeri değil. Asabım bozuldu…”
Asiltürk’ün bir röportajında rastlamıştım bu sözlerine, oysa Kelebeklerin Çığlığı filmi taşıdığı onca hüzne karşın duyarlı insanları, her şeye karşın umudu, hayatın güzelliklerini şiirsel bir üslupla anlatıyor. Karnavalın Ortasındaki Adam Ünsal Oskay benzerlerine hiç benzemeyen bir roman ve Kelebeklerin Çığlığı benzerlerine hiç benzemeyen bir film, ancak asıl olarak bunların gerisinde benzerlerine hiç benzemeyen hüzünlü bir roman yazarı ve hüzünlü bir yönetmen var.
Bir Cevap Bırakın