Ana Sayfa Kritik KISRAKLARI ÇOK YORMUŞSUN BE KARAKOYUNLU

KISRAKLARI ÇOK YORMUŞSUN BE KARAKOYUNLU

KISRAKLARI ÇOK YORMUŞSUN BE KARAKOYUNLU

YORGUN MAYIS KISRAKLARI”NI OKUYUNCA…

Yılmaz Karakoyunlu’dan şimdiye kadar pek bir şey okudum sayılmaz. Tek Parti Diktatörlüğü’nün 1942’de Alman Faşizmi’ne öykünerek Azınlıklar’a uyguladığı “Varlık Vergisi”nin konu edinildiği ve aynı adlı romanından çevrilen filmi “Salkım Hanımın Taneleri”ni izledim.

Kitap olarak Karakoyunlu’dan salt “Mevsimler Eskidi Biraz” adı altında topladığı öykülerini okuduğumu anımsadım şimdi…

Karakoyunlu bibliyografyasını az çok biliyordum:

Konusuna tam olarak vakıf olamadığım Çiçekli Mumlar Sokağı, İstiklâl Mahkemelerini ve özellikle o mahkemelerin İzmir Suikasti Davası yargılamasını konu edindiği Üç Aliler Divanı ve 6/7 Eylül Olayları’nı işlediği Güz Sancısı romanlarından haberdardım.

Yorgun Mayıs Kısrakları’nın koca koca ilânları gözüme batmaya, hele kapağında Adnan Menderes, Yahya Kemal ve Nâzım Hikmet adlarındaki üç tanıdık sima karşıma çıkmaya başlayınca, bir Yılmaz Karakoyunlu Romanı okumak istedim.

Büyük boy ve oldukça hacimli Yorgun Mayıs Kısrakları’nı (Yılmaz Karakoyunlu, anı-roman, Doğan Kitap, 2. baskı, Ağustos 2004, 568 sayfa) elimden bırakamadım.

1990’lar ve 2000’ler dünyasının kendisini ağırlıkla, siyasetçi olarak tanıdığı Yılmaz Karakoyunlu’da, şunu peşin peşin söylemek gerekir ki büyük bir romancı cevheri var. İlk bakışta aralarında hiçbir bağ ve ilişki kurulamayacak olan Adnan Menderes, Yahya Kemal ve Nâzım Hikmet’in eksen alındığı geniş soluklu bir romanın kurgusu, akışı, üslubu karşımızda usta bir romancının olduğunu gösteriyor. Ancak her tarihi romanda az çok olabileceği gibi zaman, mekân ve tarih kaymaları da gözden kaçmıyor.

Benim ilk anda gözüme batıverenler şöyle:

* Hüseyin Cahit Bey’in, gençliği Tan Olayları’na kışkırtmak için yazdığı 4 Aralık 1945 tarihli “Kalkın Ey Ehli- Vatan” başyazısı “Vatan”da değil “Tanin” gazetesinde yayımlandı.

* Demokrat Parti kurucularının da desteklediği Sertellerin çıkardığı derginin adı “Görüş” değil ”Görüşler” idi.

* Yirmi İkinci Bölüm’de; “Yahya Kemal Bey’in ölüm haberi Nâzım’a ulaştığında bir süre dimdik durdu.” cümlesi geçiyor. Doğrudur, 1 Kasım 1958’de ölen Yahya Kemal için Nâzım Hikmetbir süre dimdik” durabilir. Ancak “Celile Hanım, ölüm haberini aldığında” şunları yapmış olamaz: “ince ve dalgın çizgisinde bir süre dinlenip, fısıldar gibi üzüntüsüne teselli aramıştı:

-O şimdi canan koynunda derin bir uykudadır…”

Epilog II”ye göre Celile Hanım Yahya Kemal’in ölüm haberini almış olamaz, haydi Kemal Tahir ağzıyla söyleyeyim, “ almış olabilemez”. Çünkü “Celile Hanım 1956’da öldü.” (S.567).

* Yine “Epilog II”de “Berin Hanım 1974’te öldü.” deniliyor. Oysa ki Berin Menderes 22 Nisan 1994’te 89 yaşında öldü.

Bir de benim aklımın ermediği şey şu: Her şey iyi güzel de, Adnan MenderesYorgun Mayıs Kısrakları”nda Nâzım Hikmet’in siyasî hayatını yakından takip ediyor, şiirlerini severek okuyor da iktidara geçip Başbakan olunca onu niye Türk vatandaşlığından atıyor ki?…

Karakoyunlu’nun romanı iyi, güzel ama benim kendisine bir çift sözüm var:

Kısrakları çok yormuşsun be Karakoyunlu!

HİÇ BİR ADIMI KAÇIRMAYIN

EK Dergi Mail Bültenine Katıl