kayıp sokaklar günışığından gizliydi
santral garında bekliyordum belki üçüncü geceydi
adımları sayıyordum görünmez köşelerde
karanlık dehlizlerde sesler boğuluyordu
duyamıyordum artık nabzını meydanların
kırık taşlar inliyordu olanaksız izlerde
ben burada değildim kimse geçmiyordu yanımdan
dokunan ben değildim hâlâ sıcak bir tene
köhne kuleler delip geçerken sessizliği
bekliyordum santral garında belki beşinci geceydi
yürünmemiş yollar mıydı göğsüme saplanan
yoksa bitmek bilmeyen ayazı mı gecenin
hasretti gözlerim bir yıldızın şavkına
silerken açlığım gökyüzünden umutları
taşlara kan sızarken çatlamış ellerimden
mavi korlar yürüyordu uzaklaşan raylarda
konuşan ben değildim
ben değildim bulvarlarda gezen
ben burada değildim
kayıp sokaklar karanlığa derinken
santral garındaydım
bekliyordum gecenin ertesini
sökmeyen şafakların bitimsiz sessizliğini
ve sönmeyen ateşini uykusuz ihanetin
hasretti gözlerim bir namlunun alazına
kurşunun sıcağında belki ısınabilirdim
kayıp sokaklar tüm yalanlar kadar gerçekti
santral garında bekliyordum belki yüzüncü geceydi
biri dönmüştü ihtimal ki karşı köşeden
ceplerindeydi elleri geçip gitmişti önümden
bağırsam da arkasından kesilene dek nefesim
çıkarmamıştı ellerini ceplerinden
hayır burada değildim
ben değildim bağıran
bu ses benim değildi
kimse yoktu yanımda
şafaksız gecenin amansız ayazında
kayıp sokaklar belki kayıp giden düşlerimdi
santral garında bekliyordum belli ki bu son geceydi